Diyarbakır, Mezopotamya’nın bereketli topraklarında yer alan, tarihin derinliklerinden günümüze uzanan eşsiz bir şehir. Surları, köprüleri ve zengin mutfağıyla tanınan bu kent, aslında çok daha az bilinen ama bir o kadar etkileyici bir geçmişe sahip. İşte Diyarbakır tarihiyle ilgili okuyucuların ilgisini çekecek, az bilinen bir bilgi: Çayönü Tepesi, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından birine ev sahipliği yapmış, yaklaşık 10.000 yıl öncesine dayanan bir yerleşim yeri.

Çayönü Tepesi: İnsanlığın İlk Adımları
Diyarbakır’ın Ergani ilçesi yakınlarında bulunan Çayönü Tepesi, arkeolojik açıdan dünya çapında bir öneme sahip. Burası, Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarından birini barındırıyor ve günümüzden 10.000 yıl öncesine tarihleniyor. Bu yerleşim, insanlığın göçebe hayattan yerleşik düzene geçtiği, avcılık ve toplayıcılıktan tarım ve hayvancılığa yöneldiği “Neolitik Devrim”in en çarpıcı örneklerinden biri. Çayönü’nde yapılan kazılar, sadece bölge tarihine değil, dünya uygarlık tarihine de ışık tutuyor. Burada bulunan buluntular arasında, dünyanın en eski dokuma kumaş izleri ve ilk evcil hayvan kalıntıları yer alıyor. Dahası, Çayönü sakinlerinin bakır işlemeciliğine dair ilk adımları attığına dair kanıtlar, bu bölgeyi teknolojik bir öncü haline getiriyor.

Neden İlgi Çekici?
Bu bilgi, Diyarbakır’ın sadece surları veya köprüleriyle değil, insanlık tarihindeki köklü değişimlerle de anılması gerektiğini gösteriyor. Çoğu insan, tarımın ve yerleşik yaşamın Mezopotamya’da başladığını bilir, ancak bu devrimin somut izlerinin Diyarbakır’da, Çayönü Tepesi’nde bulunması pek bilinmez. Üstelik, burada yaşayan insanların basit bir köy topluluğundan çok daha fazlası olduğu anlaşılıyor; sosyal düzen, mimari planlama ve hatta dini ritüeller için özel yapılar inşa etmişler. Örneğin, “Kafatası Binası” adı verilen bir yapıda, insan kafataslarının ritüel amaçlarla saklandığına dair bulgular, bu topluluğun karmaşık inanç sistemlerine sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Diyarbakır’ın Tarihi Derinliği
Çayönü Tepesi, Diyarbakır’ın tarihini sıradan bir şehir hikayesinden çıkararak evrensel bir boyuta taşıyor. Bu yerleşim, insanlığın doğayla ilişkisinin yeniden şekillendiği bir laboratuvar gibi. Yerleşik hayata geçiş, sadece beslenme alışkanlıklarını değil, toplumsal yapıyı, sanatı ve teknolojiyi de dönüştürmüş. Diyarbakır’ın bu dönemde bir “ilkler şehri” olması, onun tarih boyunca stratejik ve kültürel önemini korumasının tesadüf olmadığını kanıtlıyor. Artuklular, Selçuklular ve Osmanlılar gibi medeniyetlerin bu bölgeye sahip olmak için mücadele etmesi, belki de bu köklü mirasın bir yansıması.
Derin ANLAM