Ali Şerîatî, İranlı bir düşünür, yazar, sosyolog ve İslam devrimci bir entelektüeldir. 1933 yılında İran’ın Sebzevar şehrinde doğmuş ve 1977 yılında henüz 44 yaşında iken esrarengiz bir şekilde hayatını kaybetmiştir. İran İslam Devrimi’nin entelektüel altyapısını oluşturan önemli kişilerden biri olarak kabul edilir ve İslam dünyasında derin izler bırakmıştır. Şerîatî, özellikle İslam’ı sosyal bir adalet ideolojisi olarak yeniden yorumladığı ve gençlere rehberlik ettiği çalışmalarıyla tanınır.
Ali Şerîatî, İran’ın Sebzevar bölgesindeki bir köyde dindar bir ailede dünyaya geldi. Babası, dinî ve sosyal meselelere duyarlı bir eğitimciydi ve Ali’nin düşünce dünyasının şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Şerîatî, Meşhed Üniversitesi’nde edebiyat ve sosyoloji eğitimi aldı, ardından Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde sosyoloji doktorası yaptı. Paris’te bulunduğu süre boyunca Frantz Fanon, Jean-Paul Sartre ve Che Guevara gibi düşünürlerden etkilendi. Marksizm, milliyetçilik ve İslamcılık fikirlerini harmanlayan ve İran’ın Batı sömürgeciliği karşısındaki durumu üzerine eleştiriler geliştiren Şerîatî, bu dönemde İranlı entelektüel çevrelerde yankı uyandıran bir figür hâline geldi.
İran’a döndükten sonra yazarlık, ders vermek ve konferanslar düzenlemek suretiyle toplumsal bilinci yükseltmek amacıyla çalışmalarına devam etti. Fikirleri rejim tarafından “tehlikeli” bulunup baskıya maruz kalınca tutuklandı. Daha sonra serbest bırakılan Şerîatî, 1977 yılında Batı’ya kaçarken İngiltere’de hayatını kaybetti. Ölüm nedeni hâlâ tartışmalıdır; İran İstihbarat Servisi’nin (SAVAK) suikast düzenlediğine inanılmaktadır.
Ali Şerîatî, büyük ölçüde anti-emperyalist, anti-sömürgeci bir dünya görüşüne sahipti. Onun düşüncesinde İslam, sadece bireysel bir ibadet sistemi değil, aynı zamanda bir insanların sosyal adaleti tesis etmek için başvurabileceği devrimci bir ideolojiydi. Şerîatî, İslam’ın yalnızca geleneksel şekilde uygulanmasından rahatsızdı; o, İslam’ı toplumu dönüştürmek için bir araç olarak görüyordu. Bu görüşleri sebebiyle İran’daki Şii dinî otoritelerle ve dönemin monarşik rejimiyle karşı karşıya geldi.
Marksizmi yakından incelemiş olan Şerîatî, kapitalizmin yarattığı adaletsizliklere eleştiri yöneltmiştir, ancak tamamen Marksist bir düşünceye sahip değildir. Fikirlerinin merkezinde, İslam’ın özünde barındırdığı eşitlikçi ve özgürlükçü değerlere dönülmesi gerektiği fikri bulunuyordu.
Ali Şerîatî, İslam’ı “uyandırıcı bir güç” olarak nitelendirir. Ona göre İslam, yalnızca bir ibadetler bütünü ya da sıradan bir din sistemi değil; toplumda eşitliği, adaleti ve özgürlüğü sağlayabilecek devrimci bir araçtır. Şerîatî, modern İslam düşüncesinde “saf İslam” yaklaşımını benimsemiştir. Bu düşünce, İslam’ın tarihsel süreçte yozlaşmış olduğuna ve kaynağı olan saf vahye dönülmesi gerektiğine inanır.
Şerîatî’ye göre İslam’ın özünde özgürlük ve bilinç yatmaktadır. O, “Şahadet” ve “Kıyam Hüseyni” gibi kavramları kullanarak, toplumun zalimlere karşı direniş göstermesi gerektiğini sıkça vurgulamıştır. İslam’ın sosyal boyutunun, yoksulların ve ezilenlerin lehine bir devrim stratejisi olarak ortaya konulması gerektiğini savunur.
Ali Şerîatî birçok kitabı, makalesi, konferans metni ve konuşması ile geniş bir entelektüel miras bırakmıştır. En bilinen eserlerinden bazıları şunlardır:
Alıntı 1:
“Din, toplumun uyuşturucusu değil, aksine toplumları ayaklandıran, isyan ettiren ve bilinçlendiren bir güçtür.”
Analiz:
Bu söz Marksist bir kavram olan “din halkın afyonudur” görüşüne bir yanıttır. Şerîatî, dinin pasifleştirici bir etken değil, aksine toplumu harekete geçiren bir dinamik olduğunu savunur. Ona göre İslam, devrimci özelliğiyle adaletsizliklere karşı bir direniş motivasyonudur.
Alıntı 2:
“Eğer özgün bir insan olmak istiyorsan, ya düşüncen olacak ya da düşünen birine itaat edeceksin.”
Analiz:
Şerîatî’nin özgür düşünceye verdiği önem bu sözde belirgindir. Ona göre entelektüel bir varlık olarak insan, bilgiyi aktif şekilde üretmeli ve başkalarına körü körüne bağımlı olmamalıdır.
Alıntı 3:
“Hüseyni devrim, her çağda mazlumların zalimlere karşı ayaklanmasını temsil eder.”
Analiz:
Şerîatî için Kerbela olayı salt tarihî bir olay değil, toplumsal direnişin ve adalet arayışının metaforik bir anlatımıdır. Bunun her çağda tekrarlanması gerektiğine inanıyordu.
Ali Şerîatî’nin düşünceleri, geleneksel din adamları ve modernist entelektüeller arasında bir köprü görevi görmüştür. Onun yaklaşımı, sömürgecilik karşıtı, devrimci ve özgürlükçü bir İslam yorumu getirdiği için birçok kişiyi etkiledi. Ancak bu yorumlar hem Şah rejimini hem de aynı zamanda geleneksel mollaları rahatsız etti. Şerîatî’nin görüşleri çağdaş İslam dünyasının bugünkü sorunlarına dair kritik bir anlayış geliştirilmesine katkı sağlar. Dinî yenilikçi bakışı, günümüz Müslüman entelektüel tartışmalarının merkezinde yer almaya devam etmektedir.
Ali Şerîatî’nin ölümü, onun “fikirlerin öldürülemeyeceği” gerçeğini bir kez daha göstermektedir. Ölümünden sonra fikirleri, İran İslam Devrimi’nin ideolojik temelinin şekillenmesinde büyük bir rol oynamıştır.
Şiilik Nedir? Şiilik, İslam dininin iki ana mezhebinden biri olan Şii mezhebinin adıdır (diğeri Sünniliktir).…
Sünnilik Nedir? Sünnilik, İslam’ın en büyük mezhebi olup, Hz. Muhammed’in sünnetine ve sahabe topluluğunun (cemaat)…
İsmaililer, İslam tarihindeki Şii mezheplerinden birini oluşturan ve adını İsmail bin Cafer es-Sadık’tan alan bir…
Kripto Para Nedir? Kripto para, geleneksel finans sistemlerinden bağımsız, dijital bir ödeme aracı olarak ortaya…
Kitap dünyasında okuyucuların genellikle göz ardı ettiği ilginç bir detay, kitap kapaklarının tarihsel evrimidir. Az…
J.R.R. Tolkien, fantastik edebiyatın en bilinen isimlerinden biridir. Ancak, birçok okuyucu onun dilbilimi alanındaki derin…